Zonanın Nedenleri?

Suçiçeği enfeksiyonunun iyileşmesi sonrası virüs, ömür boyu kalacak şekilde sinir köklerine yerleşir. Bağışıklık sisteminin; soğuk, aşırı stres, ileri yaş, HIV enfeksiyonu gibi sebeplerle zayıflaması sonrası yerleştiği sinir boyunca çoğalır ve deriye ulaşır. Çoğalan virüs, deride iltihaplanmaya, döküntüye ve siniri de etkisi altına alarak ağrıya neden olur.


Zonanın Belirtileri Nelerdir?

Zona döküntüleri oluşmadan hemen önce halsizlik ve yorgunluk ortaya çıkar. Bu dönemde hafif ateş ve deri altında karıncalanma hissi de olabilir. 2-3 gün içerisinde etkilenen bölgede zonanın tipik batıcı yanıcı ağrısı ve eşlik eden kızarık ufak kabarıklıklar meydana gelir. Kısa süre içerisinde ufak kabarıklıklar büyüyerek içi sıvı dolu kaşıntılı bir yapı haline gelir. 2-10 gün içerisinde yapılar küçülerek ve kuruyarak geriye sarı renkli bir kabuk bırakarak iyileşir. Tüm deri belirtilerinin ortadan kalkması 2 ila 4 hafta arasında bir sürede gerçekleşir.

Zona Ne Kadar Yaygındır?

Zona, genellikle 50 yaş üstü kişilerde ortaya çıkmaktadır. Suçiçeği enfeksiyonu geçirmiş her on kişiden ikisinin hayatlarının bir döneminde zona geçirdiği tahmin edilmektedir.

Zona Tanısı Nasıl Konulur?

Zona tanısı, genellikle ayrıntılı hasta hikayesi ve muayene ile konulur. Hastalığın başlangıç evresindeki deri döküntüsü sıklıkla egzema gibi bulaşıcı olmayan bir deri hastalığıyla karıştırılabilir ve bu tanıyı geciktirmektedir. Bu dönemde ortaya çıkan ağrı da, etkilenen bölgeye göre apandisit, safra kesesi iltihabı ve kalp rahatsızlıkları ile karışmaktadır. Zonanın, tipik tek tarafı etkileyen döküntüsü ve eşlik eden ağrı veya karıncalanma hissi tanı koyulmasında büyük öneme sahiptir. Kan tetkikinde virüse karşı vücudun ürettiği antikor adı verilen savunma maddelerinde yükseklik de tanıda kullanılmaktadır. Tanının kesinleştirilmesi, sıvı dolu kabarcıklardan alınan örnekte virüsün tespitiyle mümkündür.

Zona Nasıl Tedavi Edilir?

Zona tedavisinde; ağrı kesici, ateş düşürücü ve antiviral adı verilen virüsü hedef alarak iyileşmeyi hızlandıran, ağrının daha hızlı ortadan kalkmasını sağlayan ilaçlar kullanılmaktadır. Kaşıntıyı önlemek ve sıvı dolu kabarcıkları kurutmaya yönelik de kaşıntı önleyici losyonlar ve jeller kullanılabilir. Tedavide antiviral ilaçların döküntüler başladıktan sonra 72 saat içerisinde kullanılması gerekmektedir. Zonayı düşündüren belirtiler gösteriyorsanız hekiminize başvurarak, tedaviye en hızlı sürede başlamanız iyileşmeniz için çok önemlidir.

Zonanın HIV ile İlişkisi?

Zonanın , Hiv gibi bağışıklık sistemini baskılayıcı hastalıklar sonucu ortaya çıkma riski yüksektir. HIV ile enfekte -HIV(+)- kişilerin, hastalıklarının belirtileri ortaya çıkmadan dahi zona hastalığına yakalanma ihtimali sağlıklı kişilere göre 20 kat daha fazladır. 55 yaşından genç zona hastalarında, HIV’e yönelik hasta hikayesinin alınması ve hekimin gerekli gördüğü durumlarda testlerin yapılması HIV enfeksiyonunun erken teşhisi için önemlidir.

Böbrek Taşı Nedir?
Böbrek taşları böbreklerde toplanan kalsiyum ve benzeri küçük mineral parçalarının üreterden mesaneye geçemeyecek kadar büyük olanları tarafından oluşturulur. Böbrek taşı oluşumunun başlıca belirtileri şiddetli bölgesel ağrı ve yoğun ter ve yine ilintili hastalıklardır.

Böbrek Taşı Belirtileri Nelerdir?
Böbrek taşı oluşumunun en sık rastlanan belirtisi karın bölgesinde aniden ortaya çıkan insanı takatten düşüren ve ani oluşan ağrıdır.Genellikle böbrek taşının ilk belirtisi şiddetli ağrıdır. Ağrı, taş, idrar yolunu tahriş edince veya çoğunlukla tıkayınca gelişir ve aniden başlar.Hastalar, tipik olarak taşın olduğu tarafta sırtta veya karnın alt kısmında keskin, kramp tarzında gelip giden ağrılar duyarlar.

Bazen bu yakınmalara bulantı ve kusma eşlik eder. Daha sonra ağrı, kasık bölgesine doğru yayılır. Eğer taş düşemeyecek kadar büyükse, idrar yolunun herhangi bir kesiminde takılır ve yerine göre farklı yakınmalara sebep olurlar.
Mesaneye çok yaklaşmış taşlarda, hastalar, sık idrara çıkma, idrarda yanma hissi duyarlar. Bu daha çok irritasyona bağlı olduğu için bekledikleri kadar idrar yapamazlar. İdrar yaparken çok fazla ağrı ve yanma hissederler.

Böbrek Kumu Böbrek Taşı Neden Olur? Kimlerde Görülür?
- Beslenme, genetik gibi faktörler böbrek taşı oluşumunda rol oynuyor.
- Az su içen kişilerde taş oluşumu çok kolaylaşır. Çünkü idrar çok yoğun konsantre haline gelir. En büyük risklerden biridir. Çünkü bol içimi, idrar kristal halindeyken o kristallerin yıkanıp atılmasını sağlar.
Böbrek Kumu Böbrek Taşı Tedavisi Nasıl Olur?
Birçok taş kendiliğinden düşer. Küçük boyuttaki taşların çoğuna kendilerinin düşebilmeleri için gerekli şans tanınmalıdır. Genellikle taşların tedavisi ilgili taşın yerleşimi ve boyutuna göre değişmektedir.Taşınızı tam olarak görüntüleyebilmek amacı ile doktorunuz ilk etapta sizden IVP adı verilen bir film isteyecektir. Eğer taşınız kendiliğinden düşemyecek şekilde ise birçok tedavi seçenekleri mecvuttur. Son birkaç yıla kadar, böbrek taşları için en iyi tedavi şekli açık ameliyat olarak kabul edilmekte idi. Günümüzde ise teknolojik gelişmeler, taş cerrahisini daha nadir hale sokmuştur
ESWL Taş Kırma Makinası:

Bu tedavi metodunda, şok dalgaları vücud dışarısından sıvı bir ortamdan geçirilerek, taşa uygulanarak taşın kırılması sağlanmaktadır. Taş, vücuda hasar vermeden kırınıtlar haline getirilerek vücudun bu ufak parçacıkları atması sağlanır.

Üretereskopi:
Bu teknik, idrar borusunda mesaneye ve buradan da dar olan üreterlere teleskop ile girilerek direk görüş altında, buradaki taşın parçalanması veya direkt olarak çıkarılması işlemidir.

Perkütan Taş Kırma:
Sırttan bir teleskop ile böbreğe ciltten girilerek, yine görüş altında taşa müdahale edilmesi işlemini içermektedir. Bu teknik genellikle büyük taşlar için kullanılmaktadır.
.


Böbrekler ne iş yapar?


İki böbreğiniz, düşündüğünüzden daha fazla çalışır. Böbrekler, fazla suyu ve atık ürünleri günün 24 saati vücuttan temizler. Fazla vücut sıvısı ve atık ürünler, vücudunuzdan idrar yoluyla atılır.
Böbreklerin, “atma” veya “temizleme” işinin yanı sıra birkaç önemli işlevi daha vardır.
Vücudunuzdaki potasyum ve sodyum (tuz)  gibi elektrolitlerin konsantrasyonunu düzenlerler.
Şunlar için hormon üretirler:
    • kan basıncı kontrolü
    • alyuvar üretimi
    • kemik döngüsü


Böbrekler çalışmadığında neler olur?

Böbrekler yetersiz kalmaya başladığında önemli işlevlerinin tümünü yerine getiremez. Vücut aşırı su toplar ve atık ürünler kanda toplanmaya başlar. Buna üremi denir. Su ve atık ürünlerin birikmesi ve belli hormonların üretimindeki azalma nedeniyle kendinizi hasta hissetmeye başlarsınız. Böbreklerinizin yaptığı işi yapacak farklı renal replasman tedavisi seçenekleri mevcuttur.



Kimlerde böbrek hastalığı riski daha yüksektir?


Pek çok faktör, kronik böbrek hastalığına yakalanma olasılığını artırabilir. Bunlar:
  • Şeker hastalığı
  • Ailede böbrek hastalığı öyküsü
  • Yüksek kan basıncı
  • İlerleyen yaş (ellinin üstü)
  • Obezite
  • Sigara alışkanlığı

Belirtiler

Böbrekler çalışmamaya başladığında kanda su ve atık ürünler birikir ve aşağıdaki semptomlardan biri veya daha fazlasına yol açan başka problemler ortaya çıkar:
  • El, yüz ve bacaklarda şişme
  • Yorgunluk
  • İştahsızlık
  • Bulantı ve kusma
  • İdrar miktarında azalma
  • Nefes darlığı
  • Yüksek kan basıncı

Böbreklerim çalışmazsa neler yapılabilir?

Kronik böbrek hastalığının ilk aşamalarında, doktorunuz diyet ve ilaç yardımıyla hastalığın seyrini ve bazı semptomların başlamasını yavaşlatmaya çalışır. Buna “konservatif tedavi yaklaşımı” denir.
Ancak ilerleyen zamanlarda kaybedilen böbrek işlevlerinin çoğunu yerine getiren bir tedaviye ihtiyacınız olacaktır.
Kaybedilen böbrek işlevlerinin bazılarını yerine getiren üç tedavi seçeneği mevcuttur:
  • Böbrek nakli
  • Periton diyalizi
  • Hemodiyaliz


Organ naklinin diyalize göre avantajları nelerdir? Hiç diyalize girmeden nakil olan hastalar daha mı şanslı?

Organ nakli hastaları hem yaşam süresi, hem de yaşam kalitesi açısından diyaliz hastalarına göre daha avantajlıdır. Her yaş grubunda böbrek nakli hastaları diyaliz hastalarına göre üç kat daha uzun yaşarlar. Diyaliz hastaları her istediklerini yiyemez ciddi bir diyete tabidirler. Her istediklerini içemez, çoğu sıcak yaz aylarında günde bir-iki bardak suyla idare etmek zorundadır. Diyaliz hastaları genelde haftada üç gün dört saat makineye bağlı olduklarından rahatça iş bulamaz, çalışamazlar. Çocuk sahibi olmakta zorlanırlar. Önceden diyaliz merkezi randevusu ayarlamadan her istedikleri yere tatile gidemezler. Organ nakli hastaları ise aynı yaşta sağlıklı bir bireyin yaptığı her şeyi yapabilir. Kısaca eksikleri yoktur, fazlaları vardır.







Diyaliz – sizin için böbreğinizin işini yapar


Diyaliz, böbreklerin bazı işlevlerini yerine getirmek için kullanılan bir işlemdir. Bu tedavi, normal bir böbreğin ancak bazı temel işlevlerini karşılayabilir.
En önemli böbrek işlevlerinden ikisi – vücuttaki fazla suyun ve kanda biriken atık ürünlerin uzaklaştırılması – diyaliz tedavisiyle çözülür.
Bununla birlikte, bu tedaviye rağmen vücudunuzdaki su ve atık madde seviyelerini kabul edilebilir bir düzeyde tutmak için size uygun beslenme önerisine uymanız gerekmektedir.
Böbreklerin, alyuvar hücrelerinin üretilmesi ve kemiklerinizin güçlü tutulması gibi rol aldığı diğer işlevler ilaçlar yardımıyla yerine getirilir.


Diyaliz seçenekleri – periton diyalizi ve hemodiyaliz


İki temel diyaliz şekli, periton diyalizi ve hemodiyalizdir. Hemodiyaliz, vücudun dışında gerçekleşirken, periton diyalizi vücudun içinde gerçekleşir.
Her iki diyaliz şekli de böbrek hastalıklarının tedavisinde etkilidir. İkisi arasında seçim çoğunlukla sizin tercihiniz ile yaşam stili seçimlerinize ama aynı zamanda klinik durumunuza da bağlıdır.
Herhangi birinin sizin için daha iyi bir seçenek olmasını getirecek tıbbi bir durumunuz olabilir – doktorunuz bu konuda size tavsiyede bulunabilir.

Diz ağrısı nedenleri nelerdir?

Diz ağrıları neden olur? Diz ağrılarının tedavisi nasıldır? Uzm. Dr. Muzaffer Gökhan Kahraman ve Op. Dr. Taner Özdemir anlattı.

Medicana Bahçelievler Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Uzm. Dr. Muzaffer Gökhan Kahraman diz ağrılarının oluşması ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Yoğunlaşan iş hayatı, spora olan ilginin artması, kişilerin bilinçlenmesi ve ağrıların ciddiye alınması sebepleri ile diz ağrılarından dolayı hekime başvurular artıyor. Bazı hastalarda ise bu durum tam tersinedir. Uzun yıllar diz ağrılarını krem ve ilaçlar ile geçirmeye çalışan hastalar incelemeye alındığında geçmişte yaşanmış düşmeler, menisküs hasarları, kilolu olmaları ya da zamanında kilo verememelerinden dolayı fizik tedaviden fayda görmedikleri ortaya çıkmıştır.

Her ne sebeple olursa olsuni diz ağrıları, insanı hayattan koparan, günlük fiziki hareketlerini engelleyen, depresyonu tetikleyen sosyal bir hastalıktır. Diz ağrıları yaş grubu ve oluş şekillerine göre ikiye ayrılır. Yaş grubuna göre ağrılar; çocukluk, erişkin ve yaşlılık ağrılarıdır. Oluş şekillerine göre ağrılar ise büyümeye, yapılan sporlara, yaş ilerlemesine, kemik erimesine ve kireçlenme denen kıkırdak dokunun aşınmasına bağlı oluşur.

Çocuklardaki diz ağrılarının nedenleri neler olabilir?

Çocukluk yaşlarda diz ağrıları genellikle büyüyen kemiklerin ağrıları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bisiklete binmek, koşmak, zıplamak ile artış gösteren bu ağrılar genellikle 14-15 yaşında büyümenin yavaşlaması ile azalmakta ve ciddi tedaviye ihtiyaç duymamaktadır. Yine çocukluk yaşlarında düşme çarpma travma yolu ile diz bölgesinde kırıklar, çıkıklar ve yumuşak doku hasarları meydana gelir. Bu hasarlar diz ağrısı yapacağı gibi yapısal bazı menisküs lezyonlarında çocukluk ve büyüme yaşlarında kilitlenme ve şişlik yapabilmektedir. Bu yaşlarda asıl sıkıntılı ağrıların nedeni, dizi tutan kötü huylu ve hızla ilerleyen tümörlerdir. Teşhis ve tedavisine geç kalınan diz ağrılarında ciddi uzuv kayıpları yaşanabilir.

Erişkin yaşlarda diz ağrıları aktif iş hayatı, trafik kazaları, kırılma, çıkma, yumuşak doku zedelenmesi nedeniyle karşımıza çıkar. Bu ağrıların sonucu genellikle menisküs yırtıkları, kopmaları, ön çapraz bağ hasarlarıdır.

Menisküsün belirtisi diz ağrısı!

Menisküsler, herkeste olan, dizlerin arasında bulunan, kemiklerin birbirine sürtmesini engelleyen kıkırdak kıvamlı sert yapılardır. "Menisküs olmuşum" demek, bu yapıların yırtılması, kopması ya da zedelenmesi manasında, hastalarımızın kullandığı bir tabirdir. Bu hastalığın ilk bulgusu diz ağrısıdır. Dizde kilitlenme, şişlik, harekette zorluk, kıvıramama, merdiven inip çıkmada zorluk şikâyetleri de eşlik edebilmektedir.

Yaşlılık aslında diz ağrılarına sebep değil

65 yaş üzerindeki kişilerde diz ağrılarının asıl nedeni kıkırdak dokunun hasar alması sonucu oluşan "kireçlenme" dediğimiz hastalıktır. En sık görülen rahatsızlıklardan biridir. İlaca, fizik tedaviye, istirahate dirençli olup genellikle cerrahi yol ile tedavi edilen bir hastalıktır.

Diz ağrıları; ortopedi, fizik tedavi, diyetisyen ve psikiyatrinin birlikte çalışmasını gerektiren bir hastalıktır. Tedaviye medikal, fizik tedavi, diyet, artroskopi müdahaleleri ile başlanır. Bu müdahalelerin yetmediği durumlarda diz protezi denen ve o eklemin kıkırdak yüzeylerinin değişimi olarak bilinen operasyon uygulanır. Bu operasyon yaklaşık 1-2 saat kadar sürer ve ertesi gün hastanın ayağa kalkıp yürümesine olanak sağlar. Gün geçtikçe hareket kabiliyetinin artması ile hastaya yüksek moral veren, ağrılarını azaltan ve hayata bağlayan bir yöntemdir.

Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Uzm. Dr. Muzaffer Gökhan Kahraman “Hayatımızı kısıtlayan, hareketimizi engelleyen, bize acı veren bu şikayetler için yaşımız ne olursa olsun, nedeni ne olursa olsun en kısa zamanda ilgili hekimlere başvurup gerekli tıbbi müdahaleler başlatılmalı” diye konuşuyor.

Diz ağrısı tedavisi nasıl olur?


Anadolu Sağlık Merkezi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Taner Özdemir diz ağrısına karşı yapılması gerekenleri sıraladı.

Yoğun fiziksel aktivite gerektiren bir meslek söz konusuysa, işyeri hekimiyle görüşülerek gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Taner Özdemir, bazı diz rahatsızlıklarının acil cerrahi müdahaleye gereksinim duyduğunu belirterek, bazı rahatsızlıkların da uzun bir rehabilitasyon gerektiren bir tedaviye gerek duyduğunu söyledi. Op. Dr. Özdemir, “En çok bilinen diz rahatsızlığı menisküs olsa da dizde oluşabilecek sorunlar bununla sınırlı kalmıyor” dedi.

Dizde şişlik veya kilitlenme oluyorsa doktora başvurulmalı

Dizde bir darbe sonucunda şişlik, hareket kısıtlanması varsa, yürürken dizde anormal bir durum hissediliyorsa veya dizde kilitlenme durumu oluyorsa mutlaka doktora başvurulması gerektiğini söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Taner Özdemir, “Dizdeki şişliğe, şişen bölgede ısınma ve yüksek ateş eşlik ediyorsa, acil cerrahi müdahale gerektiren bir durum söz konusu olabilir ve hemen doktora gitmek gerekir” ifadelerini kullandı.

Sportif aktivite diz ağrısına neden olabilir

Diz ağrılarının nedenlerinin öncelikle yaş, meslek grupları ve sportif aktivite yoğunluğuna göre farklılık gösterdiğine dikkat çeken Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Taner Özdemir “Ağrılar, dizin aktiviteler sonucunda yaralanması, çeşitli nedenlerle oluşan mekanik problemler ya da artrit hastalıklardan kaynaklanıyor olabilir. Bunların dışında, nadir olarak görülen bazı anormallikler de diz ağrılarına sebep olabiliyor” şeklinde konuştu.

Diz kapağının tam ortada olmaması diz ağrısı sebebi

Diz kapağının anatomik olarak olması gereken yerin, dizin tam ortası olduğunu belirten Op. Dr. Taner Özdemir sözlerine şöyle devam etti: “Bazı nedenlerle diz kapağı tam ortada olmayabiliyor. İlk bakışta pek önemli bir sorun olarak görülmese de bu anomaliye sahip olanların çeşitli diz rahatsızlıkları yaşama riski daha yüksek.”

"Sporcu hastalığına" dikkat

Spor yapmanın sağlık için son derece gerekli olduğunu vurgulayan Op. Dr. Taner Özdemir, “Ancak yoğun sportif faaliyet ve aşırı yüklenmek çeşitli rahatsızlıklara, hatta bazen geriye dönüşü olmayan hasarlara neden olabilir” dedi ve ekledi: “Diz bağlarındaki yaralanmalar ve menisküs yırtıklarının halk arasında ‘sporcu hastalığı’ olarak bilinmesinin nedeni de bu. Diz bağlarının yaralanması, genel söylemiyle ‘ön çapraz bağ yaralanması’ oldukça sık rastlanan bir durum. Genellikle sportif aktiviteler sırasında ya da ağır iş sonucunda meydana geliyor. Menisküs de yoğun spor yapanlarda ve çalışırken sürekli diz çökenlerde daha çok görülüyor.”

Çocuklar dize aşırı yüklenmemeli

Çocuklar söz konusu olduğunda dikkat ve hassasiyet gösterilmesi gerektiğini vurgulayan Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Taner Özdemir, “Spor yaparken aşırı yüklenmek özellikle çocuklar açısından tehlikeli. Çocuklar spor yaparken, fazla yüklenme nedeniyle dizde çeşitli rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Çocuklarda kemikler ve epifiz kıkırdaklar çok yumuşak olduğu için aşırı yüklenme, dizin ön kısmındaki yumuşak kıkırdak parçasının zedelenmesine, çeşitli rahatsızlıklar oluşmasına neden olabilir” uyarısında bulundu.

Ağrıyan diz sıkı sarılmamalı

Dizde şişlik ve ağrı olduğu takdirde buz uygulanarak dizdeki ağrı ve ödemin azaltılabileceğini belirten Op. Dr. Taner Özdemir, “Uzanın ve ayağınızın altına bir destek yerleştirin. Ayrıca diz çok sıkı olmamak kaydıyla bandajla da sarılabilir” dedi.

Kalp hastalıkları nedir? 

Kalp hastalıkları, her kesin yaşayabileceği toplumsal bir sağlık sorunudur ve en önemli ölüm nedenidir. Birçok türü vardır, en yaygın nedeni, kalbe kendisi kan sağlayan kan damarları olan koroner arterlerin daralması veya tıkanmasıdır. Buna koroner arter hastalığı denir ve zamanla yavaş yavaş olur; kalp krizi geçirmenin başlıca nedenidir. Kalpteki valfler için başka türlü kalp problemleri olabilir veya kalp iyi pompalanamaz ve kalp yetmezliğine neden olabilir.

Kalp hastalığı belirtileri
Eskiden yürüdüğüm mesafeleri artık rahat yürüyemiyorum
Nefesim kesiliyor, çabuk yoruluyorum
Yürürken göğsümde bir yanma oluyor
Göğsümde bir baskı, basınç hissi oluyor
Tok karnına yürürken veya elimde yükle yürürken zorlanıyorum
Hızlı yürürken veya yokuş çıkarken göğsümde ağrı, yanma veya zorlanma oluyor
Yürürken sol kolumda ağırlık ve uyuşma oluyor yoruluyorum.
Kalpteki her ağrı dikkate alınmalı mı?
Kalp, 24 saat durmadan çalışan ve normal bir adaleden daha fazla oksijene ihtiyaç duyan bir organdır. Damarlardan biri tıkanırsa ve yeteri kadar oksijen kalbe gitmezse kalp krizi oluşur. Kalp krizi yürürken kalp ağrıları ile başlayabilir ve sonrasında istirahat ederken de kendisini gösterebilir. Ağrısız kalp hastaları da (sessiz kalp hastalığı) önemlidir. Ağrısı olmayan hasta şansızdır. İlk ağrı ile kalp krizi, yaşamı yitirecek kadar ağır olabilir.


Hangi ağrılar kalp krizini haber veriyor?
Göğüs, boyun, kol, sol bilek ya da parmakta ağrı, baskı hissi, uyuşukluk ve karıncalanma varsa hemen doktora gidilmelidir. Özetle bu bölgelerde daha önce olmayan herhangi bir his dikkate alınmalıdır.

Kalp hastalıklarının nedenleri
Kalp ve damar hastalıklarının en az %80 oranında sigara, hipertansiyon, yüksek kan yağları, ailede kalp hastalığına yatkınlık, şişmanlık, hareketsiz yaşantı, diyabet gibi klasik risk faktörlerine bağlı olarak geliştiği bilinmektedir. Bu nedenle bu risk faktörlerinin azaltılması durumunda, kalp damar hastalıklarına bağlı ölümler %80-90 oranında azaltılabileceği bilinmektedir. Kadın ve kalp hastalığı ilişkisini anlamak için bu risk faktörlerinin, kadın cinsiyette nasıl bulunduğuna bakmak aydınlatıcı olur.

Sigara: Kadınların çalışma hayatında daha fazla aktif rol almalarıyla birlikte sigara tüketimi de artmıştır. Sigara önlenebilmesi mümkün olan, en önemli kalp ve damar hastalığı risk faktörüdür. Öyle ki günde 1-4 adet sigara içen kadınla, hiç içmeyen kadın karşılaştırıldığında içenlerde risk 2 kat daha fazla artmaktadır. Kadınlar sigarayı bırakmada erkeklere oranla, kilo alma kaygısıyla daha fazla zorlanmaktadır.

Hipertansiyon: Yurt dışındaki araştırmalar hipertansiyonun erkekte, kadından daha fazla olduğunu göstermektedir. Ancak ülkemizde hemen her yaş grubunda kadında hipertansiyon erkekten daha sık olarak gelişmektedir. Bunun en önemli sebebi Türkiye’de kadınlarda şişmanlık ve bunun sonucu metabolik sendrom, diyabet, insülin direnci gibi hastalıkların daha fazla görülmesidir. Bu hastalıkların hepsi hipertansiyon oluşumunda ve kan yağlarının bozulmasında önemli rol oynamaktadır.

Özellikle hareketsiz yaşantı ve egzersiz alışkanlığının olmaması kilo artışı ve hipertansiyon oluşumu için en önemli sebeplerdir. Kadınlara özel gebelikte başlayan hipertansiyon da ayrı bir önem taşımaktadır. Gebelikte başlayan hipertansiyon öyküsü olan kadınların, olmayanlara göre kalp ve damar hastası olma riski daha yüksektir. Bu nedenle gebelikte tansiyonu yüksek seyreden kadınların, doğum sonrası daha sıkı izlem altında tutulması önerilir.

Kan yağlarının yükselmesi: Orta yaşlı sağlıklı bir kadında kolesterolün 200 mg/dl’nin üzerinde olması, iyi huylu kolesterol olan HDL’nin 50 mg/dl’nin altında olması, kalp ve damar hastalık riskini arttırır. HDL kolesterolü östrojen hormonu nedeniyle kadında erkekten daha yüksek oranda bulunur ve bu sebeple daha koruyucudur. Ancak kilo artışı ve hareketsiz yaşantı, sigara tüketiminin artması HDL kolesterolünün başlıca düşmanıdır. Damar tıkanıklığından sorumlu olan kötü huylu LDL kolesterolünü düşük düzeyde tutabilmek için, sadece yeme içme konusunda dikkatli olmak yeterli olamamaktadır



.Kalp ve damar hastalıkları neden kadınlarda daha fazla görülüyor ?
Bulguların daha hafif belirtilerle başlaması nedeniyle daha geç evrede teşhis edilmektedir.
Kadınlarda hastalığı araştırmaya yönelik yapılan testler erkeklere göre daha yanıltıcı sonuçlar vermektedir.
Kadınlarda risk faktörleri, erkekte olduğunda daha fazla hastalık riskini arttırmaktadır.
Kalp ve damar hastalığı olan kadınlar erkeklere oranla daha fazla ölmektedir.
Kalp ve damar hastalıkları çok yavaş ve sinsi ilerleyen bir hastalık olup bu nedenle hastalığı önleme de en önemli yöntemin risk faktörlerinin kontrolü olduğu unutulmamalıdır.

Düşen tansiyonu yükseltmek için ne yapabilirim?
Göz kararması, baş dönmesi, ani bir halsizlik ve ter boşalması gibi durumlar tansiyon düşüklüğünde olabilir. Tansiyon düşmesine bağlı yakınmalar olduğunda hemen oturur ve mümkünse yatar pozisyonda ayaklarınızı baş seviyenizden yukarı kaldırın. Kendinizi iyi hissedene kadar ayağa kalkmaya çalışmayın.

Eğer tansiyon ilacı kullanıyorsanız bu durumdan doktorunuzu haberdar edin ve ilaçlarınızı gözden geçirin. Bol miktarda sıvı almaya özen gösterin. Çok fazla tuz kaybınız olmuşsa tuz alımınızı arttırın. Kendinizi iyi hissettiğinizde hemen ayağa kalkmayın. Önce biraz oturun sonra destek alarak ayağa kalkın.

Yükselen tansiyonu düşürmek için ne yapabilirim?
Tansiyon yükselmesi durumunda önce panik olmayın. Heyecan ve sinirlilik tansiyon düşüşünü engeller. Gerilimli bir ortamdaysanız sakin ve temiz hava alabileceğiniz gevşeyebileceğiniz bir yere geçin ve sakin sakin nefes alın. Tansiyon düşürmek için kullanılan dilaltı hapını dil altına koyun ve 30 dakika sonra tekrar tansiyonunuzu ölçün.




Kıl Kurdu 
Özellikle geceleri görülen makat kaşıntısının sebebinin kıl kurdu parazitinin olabileceğini hiç düşündünüz mü? 7’den 70’ e herkeste görülen ancak çocuklarda daha yoğun olarak ortaya çıkan bu hastalık hakkında bilgi almak, kıl kurdu nedir, kıl kurdu belirtileri, kıl kurdu nedenleri, kıl kurdu tedavisi ve kıl kurdu ilacı gibi konu başlıkları hakkında merak ettiğiniz her şey için yazımızı okumanızı öneririz.

Kıl Kurdu Nedir


Kıl kurdu bir parazit hastalığının adıdır. Enterobius vermicularis isimli parazitin neden olduğu bu hastalık yetişkinler arasında nadir olarak ama genelde çocuklar arasında daha yoğun bir şekilde görülmektedir. Kıl kurdu isminden de anlaşılabileceği üzere kıl gibi birkaç cm uzunluğunda ve kıl gibi ince bir yapıda olan parazittir.

Kıl Kurdu Belirtileri


Kıl kurdu belirtileri arasında en başta makat bölgesinde kızarıklık, kaşıntı ve hassasiyet gibi bulgular yer almaktadır. Bunun dışında başlıca kıl kurdu belirtileri ise şu şekildedir;

  • Anüs ve makat etrafında oluşan şiddetli kaşıntı
  • Hazımsızlık
  • Mide bulantısı
  • Ağız içi tükürük salgısında aşırı artış görülmesi
  • İdrar yaparken hissedilen yanma
  • Kötü kokulu gaz
  • Sebepsiz kilo kaybı
  • Soluk ten rengi
  • İştahsızlık ya da aşırı yemek yeme hali
  • Burun kaşıntısı
  • Vajinadan akıntı gelmesi
  • Bağırsak sorunları
  • Özellikle gece görülen uyku problemleri
  • Yorgunluk ve halsizlik
  • Altına kaçırma
  • Gergin ve sinirli ruh hali
  • Karın ağrısı
  • Ağız kokusu
  • Diş gıcırdatma
  • Çok yumuşak ya da çok sert dışkılama

Kıl Kurdu Nedenleri


Kıl kurdu nedenleri arasında en başta sayılan faktör parazit ile yapılan temastır. Çünkü kıl kurdu hastalığı genellikle parazit ile temas sonucunda bağırsaklara yerleşmesi sonucu oluşur. Özellikle dişi olan parazitler anüs ya da makat etrafında bıraktıkları yumurtaları sayesinde kaşıntıya sebep olurlar. Kaşınma sonucunda ellere ve tırnak içlerine yerleşen mikroplar sonrasında ise tüm çevreye kolayca yayılma özelliği gösterirler. Dış ortamlarda uzun süre kalabilme dayanıklılığına sahip olan kıl kurdu parazitleri dışarıda uzun süre canlılığını koruyabilirler. Özellikle de otel, yurt, yuva ve kreş gibi toplu yaşanılan ve kalabalık ortamlarda kıl kurdu parazitinin bulaşma riski daha yüksektir. Kıl kurdu nedenleri şu şekilde sıralanabilir;

  • Parazit yumurtası ile temas kuran kişilerin ellerini ağızlarına götürmeleri kıl kurduna neden olur.
  • Hijyen kurallarına dikkat etmemek
  • Kıl kurdu paraziti olan bireyin havlu, çatal, kaşık gibi kişisel eşyalarının kullanılması da kıl kurduna sebep olan faktörler arasında sayılmaktadır.
  • Kirli ve mikroplu suların içilmesi ya da bu sularla yıkanmış gıdaların tüketilmesi kıl kurdu parazitinin oluşmasına neden olan etkenler arasında yer alır.
Özetle; kıl kurdu yumurtalarının bulunduğu makat ya da anüs bölgesinin elle kaşınılması sonucunda mikrop ele ve tırnaklara bulaşmış olur. Kişi de ellerini yeterince yıkamaz ve dezenfekte etmeden elini ağzına götürür ya da herhangi bir yiyeceği eline alıp yer ise böylece mikrobu vücuduna bulaştırmış olur. Tüm bu nedenler göz önüne alındığında özellikle el ve tırnakların hijyenine çok dikkat etmek gerektiği unutulmamalıdır.

Kıl Kurdu Teşhisi

Yumurtaları ancak mikroskop ortamında görülebilen bir türde olan kıl kurdu paraziti ise gözle görülebilir büyüklük ve yapıda bir parazittir. Kişi dışkısında kıl kurdu parazitini görmesi sonucu doktora giderek bu hastalığı kolayca teşhis edebilir. Ya da kıl kurdunun en temel belirtisi olan makat ve anüs bölgesinde aşırı şekilde görülen kaşıntı da kıl kurdu hastalığının teşhisinde önemli bir bulgudur. Ayrıca kıl kurdunun klinik teşhisinde seloteyp testi yapılmaktadır. Bu test ile sabah kalkınca (makat temizliği yapılmadan önce) makata seloteyp yapıştırılır. Daha sonra mikroskopta incelemeye alınarak kıl kurdu teşhis edilebilir. Kıl kurdu teşhisinde hangi doktora gitmeliyim diye merak ediyorsanız hemen söyleyelim ki kıl kurdu teşhisi için Dâhiliye uzmanına muayene olmanız gerekmektedir.

Kıl Kurdu Tedavisi

Kıl kurdu tedavisinde paraziti olan kişi ile aynı ortamı paylaşan diğer kişilerin de tedavi olması gerekmektedir. Kıl kurdu tedavisinde ağız yolu ile alınan ilaçlar kullanılmaktadır. Kıl kurdunun tekrarlama riski göz önünde bulundurulmalı ve gerekli kontroller aksatılmadan yapılmalıdır. Bunun dışında kıl kurdu tedavisinde dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır;
  • Her gün düzenli olarak iç çamaşırı değiştirmek, yüksek derecede yıkamak ve sonrasında mutlaka ütülemek
  • Kişinin nevresim takımlarını özellikle yatak çarşafını sık sık değiştirmek, derecede yıkamak
  • Koltuk ve yatak örtülerini sık sık değiştirmek,
  • Kişinin kıyafetleri, havlu ve bornoz gibi kullandığı kişisel eşyaları yüksek sıcaklıkta yıkamak, dezenfekte etmek,
  • Banyo, tuvalet gibi ortamların özellikle klozet ve musluk gibi alanların temizliğine dikkat etmek,
  • Tuvaletten önce ve sonra tırnaklar da dahil elleri iyice dezenfekte etmek,
  • Yemeklerden önce ve sonra elleri ve tırnakları çok iyi bir şekilde yıkamak,
  • Tırnakları uzatmamak, temizliğine dikkat etmek,
  • Evde yaşayan tüm bireylerin mutlaka her gün banyo yapması

Kıl Kurdu İlacı

Kıl kurdu için muayene olduğunuz Dahiliye doktoru öncelikle paraziti yok edici özellikte ilaç tedavisi uygular. Ayrıca genellikle makatta olan şiddetli kaşıntıyı hafifletici ve rahatlatıcı ilaçlar, kremler ve merhemler reçete edebilir. Kıl kurdu ilaçlarının paraziti olan kişi ve o kişi ile aynı evi paylaşan diğer bireyler tarafından da kullanılması gerekmektedir.